İmam-ı A’zam Hazretlerinin gece gündüz dilinden düşürmediği rivayet edilen meşhur tesbih duasını bizler de dilimizden düşürmez, bulduğumuz fırsatta okumaya gayret ederiz. Mânâsından da anlaşılacağı üzere Hazreti İmam, yirminci asırda ancak keşfedilen kürenin yuvarlaklığına, yeryüzünün çoğunun sudan ibaret olduğuna da işaret ettiği bu tesbih duâsında, kâinatı eline bir tesbih gibi almış, varlıkların sayısı ve rızıkları adedince Allah’a hamd ve duâlarda bulunmaktadır. Bizler de aynı iman ve niyetle Hazret-i İmam’ın cümlelerini okur. Rabbimize hamd ve tesbihte bulunuruz.
Dua aynen şöyledir:
“Sübhane’l-ebediyyi’l-ebed. Sübhâne’l-vâhidi’l ehad. Sübhane’l-ferdi’s-samed. Sübhâne râfi’i’s-semâi bi-gayri amed. Sübhane men beseta’l-arda alâ mâin cemed. Sübhane men haleka’l-halka fe-ahsâhüm aded. Sübhane men kasseme’l-erzaka ve lem yense ehad. Sübhânellezi lem yettehiz sahibeten, velâ veleden. Sübhanellezi lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehû küfüven ehad. Sübhane men yerânî ve ya’rifü mekânî ve yerzükunî velâ yensânî…”
Mânâsını şöyle anlamak mümkündür:
Tesbih yani noksan sıfatlardan tenzih ederim. ebediyyü’l-ebedi. Tesbih ederim, vâhid-i ehadi. Tesbih ederim. ferdü’s-samedi.Göğü direksiz tutanı tesbih ederim. Toprağı donmuş suyun üzerine koyanı tesbih ederim. Bütün varlıkları yaratıp sayısını ve halini bileni tesbih ederim. Rızıkları taksim ederken hiç bir varlığı unutmayanı tesbih ederim. Yardımcı ve evlâd ihtiyacı duymayanı tesbih ederim. Doğmayan, doğrulmayan ve hiç bir varlık kendisine eş ve denk olmayanı tesbih ederim. Beni göreni, yerimi bileni. rızkımı vereni, beni hiç bir an unutmayanı tesbih ederim!…”
