Şeytan bazan insanın aklına kötü şeyler getirir, dinen mahzurlu düşünce ve fikirler telkin eder. Hassas insan, bu vesvese ve tasavvurlardan korkar, mânen bozulduğu vehmine kapılır, boşu boşuna endişeye düşer.
Halbuki, kötü şeyleri tasavvur etmek, kötülüğü işlemek değildir. Küfürlü sözlerin hatıra gelmesi, küfrü tercih etmek sayılmaz.
Nitekim aynada yılanın aksinin ısırmadığı, necis olan şeyin aksettiği şeyi pis edemediği gibi. Kalb ve hayalimize böyle zararlı ve pis şeylerin aksetmesi, asla kal bimizi bozamaz, kirletip de bizi o hayalin, o bâtıl fikrin mes’ul sahibi yapamaz.
Bununla beraber aklımıza, hayâlimize böyle bâtıl ve kötü şeyler gelince, hemen Allah’a sığınır, Rabbimize iltica ederiz. Böylece kendi ihtiyârımızla olmayan şeyin günahından kurtulup, mes’uliyetinden uzak kalmış oluruz.
Araf sûresinin (200)’üncü âyetinde Rabbimiz bize bu yolda ikâzda bulunmaktadır:
“Eğer şeytandan bir vesvese ve fit gelirse, hemen Allah’a sığın, O’na iltica et. Muhakkak Allah (senin bu hâlini) görür, işitir, bilir. (Afveder).”
Kalbine ve hayaline gelen kötü şeylerden senin tevbe, istiğfar edip Allah’a sığındığından da anlaşılır ki, sen bu kötü ve batıl şeyleri isteyerek hatırlamıyor, tasavvur etmiyorsun. İstesen bundan üzülmez; tevbe, istiğfar edip de Allah’a iltica etmezdin. Öyle ise istemediğin şeyden mes’ul olmazsın.
Buhari’deki Ebû Hüreyre hadisinden öğrendiğimize göre Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
Sizden birinize şeytan gelir, şunu kim yarattı, bunu kim yarattı, diye vesvese ile sorar. Bu hususta o kadar ileri gider ki, en sonunda Allah’ı kim yarattı? diye hatıra getirir. Siz böyle bir vesveseye mâruz kalınca hemen silkinin ve: “Eüzü billâhi mine’ş-şeytani’r-racim.” deyin. Yani, ben kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım. deyip geçin. Üzerinde durmayın.
Peygamberimizin diğer hadîsinde de:
Kimin kalbine böyle bir kötülük gelirse, üç defa: “Ben Allah’a ve Peygamberlerine inandım.” desin: fazla meşgul olmasın, buyrulmuştur.
Demek ki, bu gibi kötü fikir ve hâtıraların hayâlde canlanıp zihinlerde şekiller alması zannedildiği gibi tehlikeli şey değildir. Şahsın mânen bozulduğuna delil olmaz. Belki şeytan başka yolla bozup sapıtamadığı insanı bozmak için yeni bir taktiğe başvurup, değişik bir usulle ümidsizliğe atmayı denemektedir.
Bu bakımdan, şeytanın yenemediğinin de delili olur böyle durumlar.
Hakikat odur ki, insanı böyle kötü vesveseler bozamaz, ama bunu, bozulmanın bir işareti sayıp da üzerinde duran insan, hayâlinde vesveseyi genişletir meşgul olursa, işte bozulma ve kötülük bu ümitsizlik ve yeisten meydana gelir, bu zandan hâsıl olabilir.
Bu bakımdan, vesvese üzerinde durulmamalı, zihni meşgul edecek boyutlarda kabul edilmemeli, vazgeçip unutmaya çalışılmalıdır.
Balon gibidir vesvese. Üzerinde durur, üflersen genişler, büyür. İğne ucuyla değme gibi terkedip atarsan söner, yok olup gider. Hele tek cümle ile. “Ben Allah’a Resülü’ne, kitaplarına şeksiz şüphesiz inandım, iman ettim. Ne buyurmuşlarsa haktır. gerçektir. Onun dışında bir şey bilmiyorum, Allah’a sığınıyorum” denilmesi, mes’eleyi bütünüyle yok eder, ümidini kesen şeytan da defolup gider.

