Küfürlü sözlerin bazıları imanı da tehlikeye sokar. nikâhı da…
Zaten imanı tehlikeye sokan bütün sözler, nikahı da kesinlikle tehlikeye sokmuş olur. Zira nikâh, imanla kaimdir. İmanı olmayanın nikâhı da olmaz; sahip olduğu imanını küfürlü sözlerle yitiren kimse mürted olur. Mürtedin nikahı ise, imanıyla birilkte gitmiş olur, nikâhsız sayılır.
İşte insan bu gibi kötü neticeleri veren söz ve düşüncelerle sık sık karşı karşıya kalabilir. Bu sözlerin kötü ve korkunç neticesinden kurtulmak için iman ve nikâh yenileme duası okur, yaptığı tevbe, istiğfarlarla (şayet vâki olmuşsa) küfürlü söz ve fikirlerin hükmünü yok etmeye çalışır.
Bunun içindir ki, bir çok cami imamları namazdan sonra cemaatına tevbe, istiğfar yaptırır, imanında ve nikâhında bir sakatlama olması ihtimalinin neticesini bu tevbe, istiğfarla kaldırmayı isterler.
Böyle menfi söz ve fikirlerin tehlikeli sonucunu yok etmek icin her mü’min, kendi aleminde sık sık tevbe, istiğfar etmeli büyük, küçük her ne kadar günah olan söylemiş fikir müdafaa etmişse cümlesine pişmanlık duyarak imanını yenilemeli, dolayısıyla nikahını da tazelemiş olmalıdır.
Hadis-i şerifte imanı yenileme duası kelime-i tevhid olarak zikredilmiştir. Nitekim Efendimiz, ashabına:
İmanınızı yenileyiniz, buyurmuş, ashab da:
Nasıl yenileyelim? deyince şu karşılığı vermiştir:
“Allahümme innî ürîdü en üceddide’l-îmâne ve’n-nikâha tecdiden bi-kavli lâ ilahe illallah, Muhammedün Resûlüllah,” diyerek iman ve nikâhınızı tazeleyiniz.
Mânâsını özetleyecek olursak şöyle diyebiliriz:
“Ey Rabbim, imanımı ve nikâhımı, lâ ilahe illallah. Muhammedün Resûlüllah diyerek yeniliyorum. Benden imanıma aykırı düşecek ne kadar söz, hareket ve fikir meydana gelmişse, hepsine tevbe, istiğfar ediyor, pişmanlık duyup af diliyorum. Beni afvet, nikahımda sabit kıl.”
İnsan bu gibi tevbe, istiğfarları sık sık yapmalı. âmentüde özetini bulan imani hükümleri tekrarlayıp hepsine de şeksiz şüphesiz iman ettiğini ifade ederek iman ve nikahındaki muhtemel bozukluğu gidermelidir.
Zaten insanın her anı ayrı bir zaman içinde geçtiğinden her zaman için “La ilahe illallah” demeye muhtaçtır. Çünkü zaman parçaları içindeki her anı tecdid edilmiş imanla kuvvet bulup rüsüh peyda etmiş olur.
Bu mevzuda fevkalâde güzel bir izah getiren Bediüzzaman. Mektûbat kitabında, şöyle açıklamada bulunmaktadır:
Ceddidû îmâneküm bi-lâ ilahe ilallah
“İmanınızı la ilahe illallah ile tecdid ediniz.” hadisinin hikmetini soruyorsunuz. Onun hikmeti, çok sözlerde zikredilmiştir. Bir sırrı hikmeti şudur ki: İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman tecdid ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. zira insanın herbir fer-dinin mânen çok efrâdı var. Ömrünün seneleri adedince. belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âher sayılır. Çünkü zaman altına girdiği için o ferd-i vahid bir model hükmüne geçer, her gün bir ferd-i âher şeklini giyer.
Hem insanda bu teaddüd ve teceddüd olduğu gibi, tavattun ettiği alem dahi seyyardır, o gider, başkası yerine gelir. daimi tenevvü ediyor, her gün başka bir âlem kapısını açıyor. İman ise hem o şahıstaki her ferdin nür-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır. La ilahe illallah ise, o nûru açar bir anahtardır.
Hem insanda madem nefis, hevâ ve vehim ve şeytan hükmediyorlar; çok vakit imanını rencide etmek için gafletinden istifade ederek çok hiyleleri ederler, şüphe ve vesveselerle iman nûrunu kaparlar. Hem, zahir-i şeriata muhalif düşen ve hatta bazı imamlar nazarında küfür derecesinde te’sir eden kelimat ve harekât eksik olmuyor. Onun için her vakit, her saat, her gün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır…”
Şu izahtan da anlaşıldığı üzere, insan hayatının her anında tevbe, istiğfara muhtaçtır. Hatta her an tevbe, istiğfar halinde ve niyetinde olmalıdır. Zaten kendini devamlı kusur ve noksanlar içinde gören bir mü’min bu duygu ve his içinde olur; başka anlayış onda yer edemez.
Fırsat bulduğumuz anlarda, huzur ve sükün içinde olduğumuz dakikalarda zihnimizde ve gönlümüzde toparlama yapmalı, şu gelen cümleler içinde ifadesini bulan inançlarımızı sık sık tekrarlayarak tevbe, istiğfarımızı yapmış olmalıyız.
Ya Rab, Peygamberlerin ilki Adem Aleyhisselâm. sonuncusu da Muhammed Aleyhisselâm’dır. Bu iki Peygamber arasında daha bir çok Peygamberler gelip geçmiş, her birine kitaplar vermiş, emirler göndermişsin. Ben bunların hepsine ve gönderdiğin kitaplarına inanıyor, iman ediyorum. Hepsi de haktır ve gerçektir. Senin emrinle gelmiş, yine senin emrinle müddetleri dolmuş. sonuncu kitap Kur’an’la, sonuncu Peygamber Hazret-i Muhammed kıyamete kadar bâki kalmışlardır. Yine şeksiz ve şüphesiz inanıyor, iman ediyorum ki, sen birsin. meleklerin, kitapların, peygamberlerin, ahiret günün vardır. Bu dünya hayatı herkes gibi benim için de, en sonunda bütün beşeriyet için de bitecek, bir ahiret günü başlayacak, insanlar dünyada iyiliklerinin mükafatını. kötülüklerinin de cezasını bulacaktır. Böylece bir adalet günü mutlaka kurulacaktır. Beni böyle günde mahcub olacak kötü hal ve gidişattan koru, nefsimin eline bırakma. şeytanıma terketme; yardım eyle, dünyaya gelişimin gayesine uygun düşen bir İslâmî hayat içinde yaşayıp. İslami hayat içinde son nefesimi vererek huzuruna imanla varmayı nasip eyle… Benden bilerek veya bilmeyerek sâdır olan imanıma aykırı söz ve fillerimin hepsine de pişman olup tevbe ediyorum. Tevbemi kabül, îmanımı kavi eyle…
