Uyku için yatağa girmek, günlük faaliyeti bitirip istirahate çekilmek demektir. Artık gün boyu yaşadığımız hadiseleri şöyle bir gözden geçirmek gerek. Bakalım, ne kadar hayırlı iş yapmış, ne ölçüde de şerli, yahut zararlı durumlara maruz kalmışız?..
Bu muhasebenin zamanı, uykuya varılacağı andaki istirahat zamanıdır. Mâneviyat büyükleri uykudan önce nefislerine şu tek cümlelik suâli sormadan edemezlerdi:
Bugün Allah için ne yaptın?
Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz de uykudan önce bir nefis muhasebesi yapar, kısa ve uzun olmak üzere iki türlü duâ okuyarak uykuya varırdı.
Uykuyu ölüme benzettiği kısa duâsı şöyleydi:
“Bismikellahümme, ehyâ ve emûtü.”
“Allah’ım, senin isminle diriliyor, senin isminle ölüyorum.”
Hadis kitaplarında Resûl-i Ekrem Efendimiz’in uykuya yatma duası anlatılırken şöyle bilgi verilir:
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz yatağına girince sağına yatar, sağ elinin içini sağ yanağına getirir, böylece Allah’a teslim olma duâsını okurdu. Bu duâ şöyleydi:
“Allahümme eslemtü nefsî ileyke. Ve veccehtü vechî ileyke. Ve fevvadtü emri ileyke. Ve elce’tü zah-rî ileyke, rağbeten ve rehbeten ileyke. Lâ melce’e, ve-lâ mencee minke illâ ileyke. Âmentü bi-kitabikellezî enzelte, ve bi-nebiyyikellezî erselte.”
“Allah’ım, nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim. İşimi de sana havale ettim. Sırtımı sana hem korkarak, hem de ümid ederek dayadım. Zaten senden başka sığınacak, senden başka dayanacak melce ve mence’ de yoktur. Kurtarış ve himaye ancak sendendir, sana mahsustur. Allah’ım, indirdiğin kitabına, gönderidiğin Peygamberine iman ettim. Bu hal ve iman ile uykuya yatıyorum.”
Hem büyükler, hem de küçükler uykuya yatarken bu ve benzeri dualar okuyup Allah’a sığınarak yatmalı. ölümün bir kardeşi olan uyku alemine böyle bir imanla girmelidir. Allah, böyle teslimiyet içinde uykuya dalanla 1. insi ve cinni şeytanların şerrinden korur, korkulu ve tehlikeli durumlardan muhafaza eder.
Şayet sünnet olan bu dualar bilinmiyorsa, üçer defa (İhlas) süresinin okunması, yahut (Felâk) ve (Nâs) sûrelerinin tilavet edilmesi de, aynı niyete kâfi gelir.
Ayrıca bazı mâneviyat büyükleri yatarken abdest alıp birkaç rekât namaz kılarak yatmayı âdet edinmişlerdir. Şayet böyle bir alışkanlık da kazanılırsa, fevkalâde güzel bir adet edinilmiş olunur. Şüphesiz ki, teheccüd namazı, böyle güzel adetlerden biridir. Gecenin yarısından sonra kalkıp kaza namazı borcu varsa onu kılmak. yoksa nafile namazlar kılıp Resûlüllah Efendimiz’in sünnetini yerine getirmiş olmak, mahşerde yüzünün ay gibi parlamasına sebeb olacak güzel bir amel demektir.
Teheccüd namazının bu derece ehemmiyetinden olacak ki, Fahr-i Kâinat Efendimiz ömürleri boyunca geceleri kalkıp teheccüd namazı kılmışlar, vacib derecesinde buldukları bu gece namazını asla terketmemişlerdir.
Bizler devamlı kılamazsak, devamlı terketmemiz de gerekmez. Hiç olmazsa münasip zaman ve fırsatlarda, gecenin tenhalığında kalkıp biraz kaza, biraz da nafile kılmalı, bütünüyle yapamadığımız faziletten, bütünüyle mahrum kalmamalıyız.
İyi şeyler düşünerek, hayırlı ve mübarek mevzular tasavvur ederek uyumak, aynı şekilde iyi rüyalar, hayırlı şeyler görmeye bir vesile teşkil eder. Bu itibarla yatarken duayı okuyunca hiçbir şey konuşmamalı, zihni ve hayali mübarek şeylerden âdi mevzulara kaydırmamalıdır.
Böyle güzel bir hayal ve tasavvurla yatağına uzanan Efendimiz, gece uyanınca da uyku arasında şu duâyı okur, Rabbine olan teslimiyetini şöyle devam ettirirdi:
“La ilahe illellâhü’l-vâhidü’l-kahhâr. Rabbü’s-se-mâvati ve’l-ardi ve mâ beynehüme’l-azizü’l-gaffâr.”
Yatarken duâ ile yatan, uyanınca da duâ okuyan, kalkarken de yine duâ ile kalkan insanın bütün hayatı, Rabbine teslimiyet ve iltica ile geçer. Korkular, endişeler, böylece yok olup gider. Şeytan vesvese veremez, muzır ruhaniler yaklaşıp da huzurunu kaçıramazlar.
Şayet böyle dualarla geçen bir gecede de yine korkular ve sıkıntılar görülürse, ümidini kesen şeytan ve muzır ruhanilerin müessir olamadıklarından dolayı verdikleri sıkıntılar demektir. Bunlar hiç bir zarar veremezler, sadece rahatsızlıklarının ifadesi olarak son uğraşmalarını vermiş olurlar.
