Halkımızın bir kesimindeki kanaata göre, ölenin elli ikinci gecesinde kemikleriyle etleri birbirinden ayrılırmış. Bu esnada merhum derin acılar ve ızdıraplar duyarmış. Bunu duymaması için ölümünün elli ikinci gecesinde dua okunursa, et-kemik ayrılmasının acısını asla duymaz, ızdırap hissetmezmiş!..

Sahih kitaplarımızda bu söylenti te’yid edilmemektedir. Zira, ölen merhumun kemikleriyle etleri elli ikinci geceyi beklemez. Ayrıca, bu ayrılma hadisesi de hemen bir gecede vâki olmaz.

Etlerin çürüyüp kemikleri çıplak bırakması, zamana bağlı bir keyfiyettir. Ancak, duâyı bu gerekçeye dayandırmadan okumak, elbette sevaplı ve hayırlı bir vefâkârlıktır. Zira, ölen merhumun eli ayağı hayır, hasenâttan kesilmiş, mahrum kalmıştır. Bir yakını, vefalı bir dostu hayır işler, sevap olan dualar okur da ona bağışlarsa berzâh âlemindeki üzüntü ve azabının hafiflemesine sebeb olmuş sayılır. Azabı yoksa makamının yücelmesine vesile olur.

Şüphe götürmeyen bu anlayış ile, yedinci, yirminci, kırkıncı ve elli ikinci gün, yahutta gece… gibi müsait zaman ve mekânlarda ne olunur, ne hayır işlenirse elbette isabetli ve faydalı olur.

Bu anlayış içinde elli ikinci gece duâsı diye bilinen dua da okunmalı, sevabı merhuma bağışlanmalı, Allah’dan af ve mağfireti niyaz edilmelidir. Elli ikinci geceye mahsus zan edilen, ama her gecede okunabileceği kesin olan dua şudur:

“Allahümme es’elüke bi-hakkı hakkıke ve bi-hakkı kibriyâike ve bi-hakkı cemâlike ve celâlike ve bi-hakkı cûdike ve fazlike ve keremike yâ kadîme’l-ihsân, yâ sâdika’l-vâ’di’l-emîn. Lâ ilâhe illâ ente, sübhâneke, inni küntü minezzâlimîn. Allahümme ecib da’veti, bi-hürmeti ismike’l-a’zam. Ve bi-hürmeti Muhammedin Sallallahü aleyhi ve sellem ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn. Velhamdü lillahi Rabbi’l-âlemîn. Lâ havle vela kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.”

Bu duâyı bilemeyenler yahut buna daha başka duâ ilave ederek isteyenler şu duâyı da okuyabilirler. Bunun da elli ikinci gece duâsı diye okunduğu bilinmektedir. Makbül ve kudsi bir salâvat-ı şerîfe makamında me’sûr duâlardandır.

“Allahümme salli alâ Muhammedin, mâ dâmeti’s-semâvât. Allahümme salli alâ Muhammedin mâ dameti’l-berekât. Allahümme salli alâ Muhammedin mâ dameti’r-rahmetü. Ve salli, ala rûhi Muhammedin fi ervah. Ve salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve salli alâ cemi’i’l-enbiyai ve’l-mürselin. Velhamdülillahi Rab-bi’l-alemin.”

Unutulmaması lazım gelen gerçek şu ki, ölmüşlerimiz, susuzluktan dili damağı kurumuş bir hastanın su beklediği gibi sevap hediyesi beklemektedir. Bu hastaya su ne kadar acele ile yetiştirilirse makbül olacağı gibi, ölüye de ne kadar acele sevap yetiştirilirse o kadar makbûl ve makûl olacaktır. Üçüncü, yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gece diye belli geceleri beklemek, o zamana kadar çektiği sıkıntı ve azaba alakasız kalmak demektir. Öyle ise bulunan ilk fırsatta okunacak okunmalı, sevap kazanılıp merhuma bağışlanmalıdır.

Her namaz arkasından belli duaları okumalı, her pazartesi, yahut perşembe gün ve geceleri, fakir fukaraya sadaka vermeyi, yasin okumayı adet edinmeliyiz. Ta ki, bizi dünyada bırakanlar, bizimle kabirde iftihar etsinler, gönderdiğimiz sevaplarla bizden memnun olup, helallık versinler.

By Leadtek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.