Bir dost ve yakınımızın ölüm haberi gelebilir bir anda. Haber bize ulaşınca “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciun” diyeceğimiz gibi, ayrıca Resûl-i Ekrem Efendimiz’in okuduğu şu duâyı da okuyabiliriz. Bu duâ hem ölen, hem de okuyanın kendi nefsine ait olduğundan, alışmaya lâyık bir duâdır.
Ümmü Seleme validemiz, Resülüllah’a geldi ve Ebû Seleme’nin ölüm haberini verdi.
Bunu duyan Resûlüllah Aleyhisselâm hemen şu duâyı okudu:
“Allahümmeğfirli ve lehü ve akıbnî minhü ukbeten haseneten.”
“Allah’ım, beni ve onu afvet. Ondan sonra da bana güzel bir gelecek nasip eyle. Beni de hayırlı hallerle al.”
Bütün mü’minlerin en büyük meselesi, son nefeste hayırlı hâl ile, imanla ölmek; ölümün şiddet ve dehşetinden ürkerek imanını bir bardak buzlu suya feda etmemektir. Bilindiği üzere şeytan o hararetli anda mü’minlere yaklaşır, elindeki buzlu suyu göstererek imanını verirsen, bunu sana veririm, diye telkinde bulunur. İşte böyle dehşetli anda feci sonuca maruz kalmamak için imani mevzularla ömür boyu çok meşgul olmalı. İmani meseleyi varlığımızdakı bütün lâtifelere doldurup yerleştirmiş bulunmalıyız. İmanını böyle hakkalyakin derecesine çıkarmış mü’minlere şeytanın yaklaşamayacağı, böyle bir teklif ve telkinde bulunamayacağı ehl-i keşifçe bildirilmiştir.
Şayet yaklaşsa bile imanı kuvvetli kimseyi, benliğindeki lâtifelerinin tümüne yerleşmiş imani duyguları kurtarır, sadece bir lâtifesindeki imani duygusunu vermiş bile olsa, diğer lâtifelerdeki imani hakikatlar ona cankurtaran simidi olur, imanla gider.
Bunun için ömür boyu imanî mevzu ile çok meşgul olmak, yani imani meseleleri bütün lâtifelere yerleştirmek gerekmektedir ki şeytanın sökemeyeceği kuvvet ve derinlikte yerleşmiş olsun.
