Resûl-i Ekrem Efendimiz geceleri kalkar, teheccüd namazı adıyla bilinen namazı kılardı. Bu namaz, kendisi için vacib derecesinde bir mükellefiyetti. Ümmetine ise sünnet olarak intikal etmiştir.

Buhari ve Müslim’in, İbn-i Abbas’tan rivayet ettikleri hadîslerine göre, Efendimiz bu namaz için kalktığında dualar okur, Rabbine ilticalarda bulunurdu Efendimiz’in okuduğu rivayet edilen dua şudur:

“Allahümme leke’l-hamdü, ente kayyimü’s-semavâti ve’l-ardı ve men fihinne ve leke’l-hamdü. Leke mülkü’s-semâvâti ve’l-ardı ve men fihinne ve leke’l-hamdü. Ente nuru’s-semâvâti ve’l-ardı ve men fihinne ve leke’l-hamdü. Ente’l-hakku ve va’düke’l-hakku ve likâüke hakkun ve kavlüke hakkun ve’l-cennete hakkun ve’n-nâre hakkun ve’n-nebiyyûne hakkun ve Muhammedün Resûlüllahi hakkun, ve’s-saatü hakkun.

Allahümme leke eslemtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve ileyke eteytü ve bike hâsemtü ve ileyke hâkemtü. Fağfirli ma kaddemtü ve ma ahhar-tü ve mâ esrartü ve mâ a’lentü. Ente’l-mukaddimü ve ente’l-muahhıru. La ilahe illâ ente. Velâ havle vela kuvvete illâ billâh.”

Bu ve bildiğimiz diğer dualarla gece namazında Rabbimize iltica eder, kusurlarımızın afvı, hatalarımızın bağışlanması için ilticada bulunur, bağışlanmamızı dileriz.

Gece namazlarına kalktığında Efendimiz’in okuduğu larında kaydedilen daha başka dualar da vardır. Biri de dua, elbette ki bundan ibaret değildir. Sahih hadis kitap-şudur:

İbn-i Abbas Hazretleri. Resül-i Ekrem Efendimiz’in gece namazına kalktığında okuduğu duâyı şöyle nakletmektedir:

“Allahümme innî es’elüke rahmeten min indike tehdi bihâ kalbi ve tecmau bihâ emri ve telümmü bi-hâ şa’sî ve tuslihu bihâ gâibî ve terfeu biha şâhidî ve tüzekki bihâ amelî ve tülhimünî biha rüşdî ve terüd-dü biha halfetî ve ta’sımunî bihâ min külli sûin. Allahümme innî es’elüke’l-fevze fi’l-kadâi ve nüzule’ş-şühedâi ve ayşe’s-süadâi ve’n-nâsra ale’l-a’dâi.”

Teheccüd namazı gibi gece namazlarında yapılan duaların redde uğramayacağına dair rivayetler çoktur. Nitekim zalim bir komşu sabahlara kadar evinde rahatsızlık çıkarır, bitişikteki masum komşusunu rahatsız eder dururmuş. Masum komşu hafiften bir dilekte bulunacağı zaman, zalim adam hemen bağırır:

Senin evini başına yıkarım, sus bakayım, sen kim oluyorsun ki, benim gibi güçlü kuvvetli adama ses çıkarıyorsun? dermiş.

Masum komşunun canına tak demiş. Bir gün yine ikazda bulunmuş, ama söz dinletemeyince şöyle çıkışmış:

Senin adamların, gücün, kuvvetin varsa, benim de her gece sana firlatacağım oklarım vardır. Bu oklarımla delik deşik edeceğim, göreceksin, yetti artık, demiş.

Başlamış geceleri namazdan sonra kaldırdığı ellerini ok gibi semaya uzatıp, zalim komşu için bedduâya.

Çok geçmeden zalim komşu gelip yalvarmaya başlamış:

Sabahlara kadar uyuyamıyorum, beni ucu sivri oklarla delik deşik ediyorlar. Ne olur, beni afveyle, ne yapıyorsan ondan vazgeç. Artık seni rahatsız etmeyeceğim.

Duâda Allah’a açılan eller, düşmana uzanan oklar gibidirler.

Bir başka rivayette bedduâ hakkında şu mühim ikâz yapılmaktadır. Beddua edilen kimse layıksa bedduâya maruz kalır. Değilse bedduâ sahibine döner, haksız yere beddua edenin kendi nefsine rücû eder.

Bu bakımdan da, lanet okunan, beddua edilen kimsenin gerçekte buna lâyık olup olmadığını iyi kestirmek lazımdır. Bizim bilmediğimiz sebeplerden dolayı lâyık değilse bedduamız bize döner, kendimizi yakıp yıkar.

Zenginin biri yolda yalvaran dilenciye tek kuruş vermeden geçiyor. Gören biri de, Allah böyle zenginin belâsını versin, adam tek kuruş vermeden Cehennem olup gitti, diye beddua ediyor. Bunu duyan zengin geri dönüp adama şöyle karşılık veriyor:

Ben bu dilenciye uzun zaman yardım ettim. Pek yakına kadar da yardımımı devam ettiriyordum. Geçenlerde öğrendim ki, benden aldığı sadakayla, hemen içki alıp viranesinde içki içiyor. Bunu duyunca içki parası vermekten vazgeçtim. Sadaka vermeyişim, içki parası vermek istemeyişimdendir. Sen yaptığın bedduânı geri al, yoksa ben buna lâyık olmadığımdan beddua geri dönüp sana gelir, kendine beddua etmiş olursun!..

Bedduayı yapmaktan çekinmek gerektiği gibi, bedduâya hedef edecek fiil ve hareketlerden de uzak kalmak lazımdır. Zira başkasının bize beddua eden dili bizim hakkımızda günahsız olduğundan beddua ekseriyetle kabül olur, te’sirini gösterir. Ne var ki, bizler başımıza gelen musibet ve belânın gerçek sebebini bilemez, başka şeylere yorumlayıp geçeriz. Halbuki hareket ve fiillerimizle celbettiğimiz bedduâların te’sirini yaşarız da, ondan gaflet etmiş oluruz.

Abdullah bin el-Mübarek Hazretleri’ne evladından şikayet eden bir adam, çocuğunun itaatsızlığından dert yanıyordu. Büyük veli:

Sen, dedi, evlâdına hiç bedduâ ettin mi?

Adam:

– Evet, dedi. Sık sık beddua ederim. Canım yanınca mecbur kalıyorum!

– O zaman, dedi İbn-i Mübarek Hazretleri, kimseye şikâyet hakkın yok. Oğlunu kendin bozmuş, böyle kötü hale sen sokmuşsun. Bedduânın eserinin başka nasıl görüleceğini sanıyorsun? İşte bu gördüğün bedduânın eseridir…

Mâneviyat büyükleri darıldıkları kimselere beddua değil, dua ederler, kendilerini kızdıracak hallerinden kurtulmaları niyazında bulunurlar, dillerini bedduâya alıştırmak istemezler.

Büyük veli Maruf-u Kerhi Hazretleri, bir gün Dicle kenarında otururken bir takım gençlerin bir sandal içinde eğlenerek kürek çektiklerini gördü. Gençlerin toplanıp şarkı, türkü söylediklerine kızan bazıları, “Zamane gençliğine Allah lânet etsin, bunlar böyle işte” diyerek beddua ederken. Maruf-u Kerhi Hazretleri ellerini kaldırıp şöyle dua etti:

– Ya Rab, bu gençleri burada nasıl neş’eli, zevkli bulunduruyorsan, mahşerde de böyle neş’eli ve zevkli bulundur, şu kusurlarına bakıp da azaba maruz bırakma.

Çevresindekiler Hazret-i Marufa itiraz ettiler:

Bunlar sandalda günah olan işler yapıyor: şarkı, türkü söyleyip eğleniyorlar. Biz de onun için beddua etmiş bulunuyoruz. Sen ise dua ediyor, azaba uğramamalarını diliyorsun?

Şöyle cevap verdi büyük veli:

Bunların âhirette azaba uğramamaları burada tevbe etmelerine bağlı değil mi? Demek ki, ben aynı zamanda tevbe etmelerini de dilemiş oluyorum. Netice yine doğru oluyor. Dilimi de bedduâya alıştırmıyorum.

By Leadtek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.